Türkçede birden çok çeviriye maruz kalan "Tiny House" hareketinin çıkış noktasını, felsefesini, konteyner mimarisi / cargotecture ile ilişkilendirerek anlatmaya çalışacağım.
Tiny House'un Çıkış Noktası
Tiny house hareketi bildiğimiz şekliyle konut piyasasını sarsan bir dizi olaya yanıt olarak ABD'de ortaya çıktı. Çökmekte olan bir ekonomiyle borçların ödenememesi, Katrina kasirgası gibi doğal felaketler insanların evlerini kaybetmelerine neden oldu. Yaşanan bu krizler insanları, kredi kullanmadan ev sahibi olmanın yollarını aramaya yöneltti. Bir anlamda yine icat ihtiyaçtan doğmuştu.
Yaşam / Simple Living
Yalnızca ülkemiz değil tüm dünya olarak bir dönüm noktasının ortasındayız. İnsanlar, gerek yaşam alanı gerek satın aldığımız / sahip olduğumuz fazlalıkların farkına varmaya, bunların bizi daha mutlu etmediğini anlamaya başlıyor ve bir çoğu bu yaşam standartına ulaşmaya çalışırken maddi sıkıntıya giriyor. Sonsuz büyümeye odaklanan toplumumuzun çevre üzerindeki kontrol edilemez etkisi, tüketim alışkanlıklarına da bir tepki olarak, insanları gidişatı değiştirecek her harekete katkıda bulunmaya itiyor. Bu da gerçek ihtiyaçlarına odaklanarak daha minimal bir yaşam tarzını benimseyen insanların sayısını artırıyor.
Tiny house, felsefesi gereği bize pratik, kolay ve sürdürülebilir bir seçenek sunar. Gerek üretim gerek kurulum gerekse içinde yaşam anlamında küçük evler betonarme yapılara göre çok daha hızlı ve kolaydır. Normal bir evdeki yaşama göre daha az atık üretip daha az enerji ve su kullanarak karbon ayak izimizi azaltırız.
Karakteristikleri
Genel olarak 10-60 m² lik yaşam alanına sahip, tekerlekli veya sabit evler tiny house kavramı içinde tanımlanıyor. Ama tiny house yalnızca küçük metrekareli ev olarak düşünülmemeli; insanları bu evlerde yaşamaya iten temel motivasyon da bir hayat tarzı, bir dünya görüşü olarak öne çıkarılmalı diye düşünüyorum.
Tiny House'ların bir diğer özellikleri de şebekeden bağımsız, kendi kendine yetebilen, yenilikçi, akıllıca tasarlanmış yeşil evler olması. Sürdürülebilirliği de buradan geliyor zaten.
Kendi elektriğimizi üretmek ve depolamak için güneş paneli sistemi ve lityum pil enerji depolama sistemi tükettiğimiz kadar enerji üretimi sağlarız
Doğal ısıtma, soğutma ve havalandırma sistemleri gibi yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımını kolaylıkla adapte edebiliriz
Yağmur suyu toplama ve o suyu geri dönüştürme gibi su tasarrufu sistemleri kurabiliriz
Kompost tuvalet ve oluşan gri suyun sulama için yeniden kullanılmasıyla su tasarrufu sağlayabiliriz
Malzeme seçimimizi geleneksel olanlar yerine sürdürülebilir malzemelerden yapabiliriz
Tasarım
Bu kadar okumadan sonra biraz da görseller üzerinden sevdiğim tiny house / konteyner ev örneklerini inceleyip, detaylarına bakalım

İlk tiny house örneğimiz uzaklardan, Amerika'nın Montana eyaletindeki Livingston şehrinden. Mimar/Sanatçı Ty Kelly'in 2 adet 45 feet'lik konteyner kullanarak inşaa ettiği 65 m² kullanım alanı olan konteyner evi. Ev, aynı hacimdeki salon ve mutfağa kısa koridorlarla bağlanan bir yatak odası ve ıslak hacimden oluşuyor. Giriş cephesi boyunca uzanan terası ve geniş cam doğramaları karşıdaki dağ manzarası düşünülerek yapılmış. Doğa içindeki tek başınalığıyla çok daha cezbedici.

Bir adet 20' Konteyner'in dönüştürülmesiyle oluşturulmuş bu tiny house, Yeni Zelandalı mimarlık ofisi Atelierworkshop tasarımı. Konsept olarak Çin'de üretildikten sonra Yeni Zelanda'ya taşınmış. 2 yetişkin ve 2 çocuk yaşayabilecek şekilde minimum alanda maksimum konfor sağlayacak şekilde tasarlanmış. Katlanır iki kişilik yatak, çok sayıda depolama mobilyası içeren bir mutfak, açık duş, lavabo ve kompost tuvaletten oluşan ıslak hacim iç mekanı oluşturur. Açılır kapanır cephesi, kapalıyken evi korunaklı bir kutuya dönüştürürken açık halde teras olarak kullanılır.

Komşudan bir örnekle turumuzu tamamlayalım. Cocoon Modules, nakliye konteynerlerinin dönüşümünü gerçekleştiren Atina merkezli bir tasarım firması. Bu örnekte 40'HC nakliye konteyneri ile 30 m²'lik bir yaşam alanı oluşturulmuş. Akıllıca tasarlanmış, sade bir tasarım dili projeyi daha çekici kılıyor. Çatıdaki yeşil çatı hem görselliğe hitap ediyor hem de yalıtıma yardımcı bir işlevi var.
Sonuç
Mies Van Dor Rohe nin meşhur "less is more" sözünün "less is enough"a evrildiği günlerden geçiyoruz. Sadece fazlalıklarından arınmış mekan anlamında değil yaşantımızla ilgili her konuda sadeliği, basitliği tercih etmek, bizim için önemli olan şeyler için zaman yaratmaya, alan açmaya fırsat verecektir. Bu yazının sonunda "neden olmasın" diye düşünüyor, kafanızda bir ışık çaktığını hissediyorsanız ilk adımı atmışsınız demektir.
Comments